بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ قُل لِّأَزْوَٰجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا ٢٨

Ey peygamber; eşlerine de: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız; gelin, size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim.

– İbni Kesir

وَإِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ فَإِنَّ ٱللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَٰتِ مِنكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا ٢٩

Yok eğer Allah'ı, Rasulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız; muhakkak ki Allah, içinizden iyi davranan hanımlara büyük mükafat hazırlamıştır.

– İbni Kesir

يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِىِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَٰحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ يُضَٰعَفْ لَهَا ٱلْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرًا ٣٠

Ey peygamber kadınları; sizlerden her kim, apaçık bir hayasızlıkla gelecek olursa, ona azab iki kat katlanır. Bu, Allah'a pek kolaydır.

– İbni Kesir

وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتَعْمَلْ صَٰلِحًا نُّؤْتِهَآ أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا ٣١

Sizden her kim de Allah'a ve Rasulüne boyun eğip salih amel işlerse; onun mükafatını da iki kat veririz. Hem Biz, ona cömertçe bir rızık da hazırlamışızdır.

– İbni Kesir

يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِّنَ ٱلنِّسَآءِۚ إِنِ ٱتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِٱلْقَوْلِ فَيَطْمَعَ ٱلَّذِى فِى قَلْبِهِۦ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَّعْرُوفًا ٣٢

Ey peygamber kadınları; sizler, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer sakınıyorsanız; edalı olmayın yoksa kalbinde bir hastalık bulunanlar kötü şeyler umarlar. Ve hep ma'ruf söz söyleyin.

– İbni Kesir

وَقَرْنَ فِى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ ٱلْجَٰهِلِيَّةِ ٱلْأُولَىٰۖ وَأَقِمْنَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتِينَ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِعْنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ ٱلرِّجْسَ أَهْلَ ٱلْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا ٣٣

Evlerinizde oturun, ilk cahiliyye devrinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin, Allah' a ve Rasulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt; Allah, muhakkak ki sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz temizlemek ister.

– İbni Kesir

وَٱذْكُرْنَ مَا يُتْلَىٰ فِى بُيُوتِكُنَّ مِنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ وَٱلْحِكْمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا ٣٤

Evinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Muhakkak ki Allah, Latif, Habir olandır.

– İbni Kesir

إِنَّ ٱلْمُسْلِمِينَ وَٱلْمُسْلِمَٰتِ وَٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَٱلْقَٰنِتِينَ وَٱلْقَٰنِتَٰتِ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلصَّٰدِقَٰتِ وَٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰبِرَٰتِ وَٱلْخَٰشِعِينَ وَٱلْخَٰشِعَٰتِ وَٱلْمُتَصَدِّقِينَ وَٱلْمُتَصَدِّقَٰتِ وَٱلصَّٰٓئِمِينَ وَٱلصَّٰٓئِمَٰتِ وَٱلْحَٰفِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَٱلْحَٰفِظَٰتِ وَٱلذَّٰكِرِينَ ٱللَّهَ كَثِيرًا وَٱلذَّٰكِرَٰتِ أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا ٣٥

Doğrusu müslüman erkeklerle, müslüman kadınlar; mü'min erkeklerle, mü' min kadınlar; taata devam eden erkeklerle, taata devam eden kadınlar; sadık erkeklerle, sadık kadınlar; sabreden erkeklerle, sabreden kadınlar; huşu' eden erkeklerle, huşu'eden kadınlar; sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkeklerle, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah'ı çokça zikreden erkeklerle, çokça zikreden kadınlar; işte onlar için, Allah; mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.

– İbni Kesir

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ ٱلْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْۗ وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَٰلًا مُّبِينًا ٣٦

Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman; ne mü'min erkekler için ne de mü'min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz. Kim de Allah'a ve Rasulüne isyan ederse; şüphesiz ki apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.

– İbni Kesir

وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِىٓ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَٱتَّقِ ٱللَّهَ وَتُخْفِى فِى نَفْسِكَ مَا ٱللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى ٱلنَّاسَ وَٱللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَىٰهُۖ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَٰكَهَا لِكَىْ لَا يَكُونَ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِىٓ أَزْوَٰجِ أَدْعِيَآئِهِمْ إِذَا قَضَوْاْ مِنْهُنَّ وَطَرًاۚ وَكَانَ أَمْرُ ٱللَّهِ مَفْعُولًا ٣٧

Hani sen; Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye diyordun ki: Eşini bırakma ve Allah'tan kork. Allah'ın açığa vuracağı şeyi de içine saklıyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi. Nihayet Zeyd onunla bağını kopardığında, onu seninle evlendirdik ki böylece evladlıkları eşleriyle bağlarını kopardıklarında onlarla evlenmek konusunda mü'minlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

– İbni Kesir

مَّا كَانَ عَلَى ٱلنَّبِىِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ ٱللَّهُ لَهُۥۖ سُنَّةَ ٱللَّهِ فِى ٱلَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلُۚ وَكَانَ أَمْرُ ٱللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا ٣٨

Allah'ın, kendisine farz kıldığı şeylerde peygamberine herhangi bir güçlük yoktur. Allah'ın önceden geçmişler hakkındaki sünnetidir. Ve Allah'ın emri, gereği gibi yerine gelmiştir.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu